Nehir Tiyatro Oyunu Eleştirisi / Denizli Gösterisi

Nehir_AfisTiyatro eleştirisi diye başlık attığımıza bakmayın. Yazının amacı daha çok Denizli’ye geldikleri için teşekkür etmek. Devlet tiyatrosu, Denizli halkının tiyatroya olan açlığını olabildiğince bastırıyor. Doymamız için bu tip alternatif tiyatroların Denizli’yi daha sık ziyaret etmesi gerekiyor. Bu anlamda “Nehir” oyununun ayağının uğurlu geleceği kanaatindeyiz. Yıllardır televizyonda gördüğümüz yüzleri, canlı olarak izlemek anlatılamayacak kadar güzel ve değerli olsa da aldığımız notlardan bir kaçını sizinle paylaşmak isteriz. Belki bir gün Nehir oyunuyla yollarınız kesişir.

nehir12Çevirme bir oyun olması sebebiyle, oyunun gerçeği nasıldır bilemiyoruz. Ancak Haluk Bilginer‘in yönetmenliğinde farklı bir iş ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Oyun toplam da 70 dk ve tek perde olarak oynandı. Final dahil toplam 4 oyuncuyla perdeler kapandı. Kadınların değişmesi ancak senaryonun kaldığı yerden devam etmesi sahneler arası geçişin mükemmel olmasını sağlamış. Oyun boyunca değişen 2 kadın (Ayça Bingöl – Canan Ergüder) karakter açısından farklı kimlikler taşısalar da erkek için ikisinin birbirinden bir farkı yok. Hayalindeki arayışı birilerinde bulmak istiyor sadece. Gamze Kuş tarafından tasarlanan dekor çok başarılıydı; “Nehir/göl kenarın da bulunan ev” ifadesi için on kişiden en az yedisi bu betimlemeyi sunar. Afişte dikkatinizi çeken kırmızı elbiseli kadın çizimi oyun esnasın da anlatılan bir faktör. (Kilit nokta da diyebiliriz.)

nehir4Oyun esnasında Haluk Bilginer tarafından anlatılana göre toparlayacak olursak; Jez Butterworth tarafından yazılan ve Hira Tekindor tarafından çevrilen oyunun hikayesi ise,  7 yaşındayken amcasıyla balık tutmak için geldikleri nehirde ve evde yaşadıklarına takılıp kalan adam o anın büyüsü hiç bozulmasın ve öyle kalsın istemektedir.  O anın büyüsünü canlı tutmak adına tanıştığı kadınları bu eve getirir. Onlara aynı yalanları mırıldanır, tuttukları balıkları yerler, sevişirler ve birbirlerini evin kattığı gizemle daha yakından tanımaya başlarlar. Yukarıda bahsettiğim gibi kadın oyuncular sahne geçişleriyle birlikte sürekli değişkenlik gösterse de Haluk Bilginer’in oynadığı karakter aynı yalanlar üzerinden hiç bozulmadan devamlılığını sürdürmektedir. Kadın-Erkek arasındaki ilişki “Aşk tam olarak ne demek?” cümlesiyle sonlacak şekilde çok güzel yansıtılmış. Tiyatronun genel kuralıdır ancak “Sanat için soyunan kelimeler” olması RTÜK gibi sansürcü bir yapının üzerine inanın çok iyi geliyor. Oyunculardan canlı canlı hayatın içinden argo kelimeler duymak, televizyonda sansürlenen onlarca “içine kapanık” diziyi izleyerek hayattan koptuğumuzu tekrar hatırlattı.

nehir7Sanat konusunda yükselen bir şehir olarak bu tip etkinliklerin daha sık tekrarlanması dileği ile. Başta Haluk Bilginer, Ayça Bingöl, Canan Ergüder olmak üzere emeği geçen tüm ekibe teşekkürü bir borç biliriz. Her zaman bekleriz. Son olarak söylemeden edemeyeceğim. Yıllardır televizyondan izlemeye mahkum olduğumuz Haluk Bilginer’i o gür sesiyle canlı canlı izlemek bir ayrıcalıktı. 🙂

Not: Fotoğraflar www.oyunatolyesi.com’dan alıntıdır.

Yazan: Siyah Şapkalı Çocuk / 20.01.2014